Kapkaranlıktı, sadece birkaç sokak lambası önünü aydınlatıyordu. Nefesini tutarak yürüyordu. Arkasına dönüp bakacak kadar cesareti yoktu. Etraf çok sessizdi, gereğinden fazla sessiz. Onun adımlarından başka bir şey duymak mümkün değildi. Yavaş yavaş ilerledi lambalar eşliğinde, sokağın sonuna geldi. Burdan sonra ikiye ayrılıyordu sokak. Sol taraf daha ferahlatıcı görünüyordu. Uzaktan birkaç ev görebilmişti. Soldan gitmeyi tercih etti. Birileri sanki onu takip ediyordu. İçi içini yiyordu ama bir türlü arkasına bakamıyordu. Korkusu büyüdükçe adımları hızlandı. Karanlık bir türlü azalmıyordu. Uzaktan gördüğü evler görüş açısından çıkmıştı. Adeta bir bilinmeze doğru gidiyordu. Artık koşmaya başlamıştı. Nefes alış verişi hızlandı. Birden arkaya bakma hissi oluştu içinde. Yavaşladı, arkasını döndü. Kocaman bir Göz gördü, karanlıktan sıyrıldı yanına yaklaştı, koşmayı düşündü, beynine hükmedemedi. Olduğu yerde duruyordu ve göz ona yaklaşmaya devam ediyordu. Tam önünde durduğu sırada çığlık attı.
-İyi misin canım? Beni duyuyor musun? Geçti hepsi, geçti.. Bir kabustu sadece.. Bana bak! Gözlerime bak! Kabustu hepsi canım benim..
Sadece bir kabus.. Kalp ritmi normale dönmeye başladı. Kabustu. Kendine geldi, daha rahat nefes aldı. Sevgilisine sarıldı.. Çok korkmuştu, kabusundaki Göz hala aklındaydı. Başını sevgilisinin göğsüne yasladı. Ne kadar korksa da mutluydu. Sevgilisinin yanında kabus görmenin zevkini çıkardı. Bütün yükü ona attı, sakinleştirilmek istedi, ilgi istedi ondan ve istediği de oldu. Ne kadar mutluydu onun yanında. Daha da sokuldu ona. Gözlerini kapattı; ama hala kabusun etkisi geçmemişti, aynı atmosferde buldu kendini. Bir süre daha uyumaya uğraştı ama uyuyamadı, sevgilisi ise çoktan uyumuştu.
Yataktan kalktı hafifçe, sevgilisi hala uyuyordu. Demek yanından kalkıp gitsem ruhu bile duymayacak, diye geçirdi içinden. Yandaki koltuğa oturdu. Masadaki suyu aldı, neredeyse bardakta hiç su yoktu. Oysa içi yanıyordu. Sevgilisine baktı, bir su bile getirmedi, diye söylendi. Oysa sevgilisi bebekler gibi uyuyordu. Ayağa kalktı hafifçe, kapıya doğru ilerledi. Mutfağa gitmek için uzunca bir koridoru geçmeliydi. Her yer karanlıktı. Sevgilisi uyanmasın diye odanın ışıklarını açamadı, koridordaki ışığı açmak için ise 2 adım atma cesaretini göstermek zorundaydı. Tüyleri diken diken oldu, koltuğa geri döndü ve oturdu. Şu zamana kadar neler neler izlemişti, okumuştu ; ama hiç bu kadar korkmamıştı, o ruh haline girmemişti. Şimdi ise dizleri titriyordu koltukta otururken. Yatağa geri döndü. Koridorda onu bekleyen Göz'e yenik düşmüştü. Uyuyamamaya devam etti, içi yandıkça sevgilisine sarıldı. Susuzluğunu gidermedi ama aşkını dindirdi.
Korkularımız, biz var ettikçe hayatımızdalar.
3 yorum:
Olmayan seyleri varmis gibi algilar ve hayaller uretiriz sonra onlarin esiri oluruz...
that's the way aha aha ;)
koskoca insanların hiç tahmin edemediğimiz korkuları olduğunu bilirim...
Yorum Gönder