19 Ocak 2012

Bilemezsin

İnsanın ne zaman ne isteyeceği belli olmuyor. Gecenin 3.23'ünde kalkıp buzdolabında kalan son ekler pastayı mideye indirip sıcak yatağına geri dönebiliyor. Yarım saat sonra tekrar uyanıp bir bardak su içebiliyor. Daha işe/okula gitmeme 4 saat var deyip huzurla uyuyabiliyor. 4 saat sonra kalkınca ise sanki 5 dakika geçmiş gibi hissedip küfür ederek yatağından kalkabiliyor ya da kalkmayıp gece depoladığı ekler pastayla öğlen yemeğine kadar dayanabiliyor. Akşamı zor edip kendini eve atıyor. Gece oluyor, Bonobo çalıyor arkadan usul usul. Yerini Amon Tobin alıyor. Yarım saat boyunca aynı noktaya bakıyor. Üzülüyor armoninin içinde neye üzüldüğümü bilmeden. Bazen insan, neye üzüldüğünü de bilemiyor. İçini bir karanlık sarıyor. Atmosfer seni yerle bir ediyor.

...

Bazı ürünler ise sadece bozulmak için üretilmiş gibi geliyor insana. Örneğin fare tekerleği. Şu mouse olan farenin tekerleği hani. Birkaç kullanımdan sonra o tekerleğin rot-balans ayarı bozuluyor. 2 ileri 1 geri gitmeye başlıyor. Sayfayı indirmek işkenceye dönüşüyor. Tumblr sayfasında küfürler savuruyorsun. Neyin ne zaman bozulacağı belli olmuyor işte.

...

Bir kızın sayfasında bir şey beğeniyorsun. “Onu nasıl yaptın?” diye soruyorsun. “Ben yapmadım” diyor, “bir arkadaşım yaptı.” Bence her güzel kızın arkasında bir erkek vardır. O arkadaşı olmasa halbuki kızın hiçbir numarası yok gibi. Tabii boku çiçeğe çeviren mükemmel yetenekteki arkadaşına bağlı her şeyi. Neyin ne bok olacağı da hiç belli olmuyor.

16 Ocak 2012

İnfaz

Kimin ne söylediği önemli değildir. Neyin kim tarafından söylendiği önemlidir.

Size şu an hayatınızda göreceğiniz en akıl dolu cümleyi kurabilirim. Belki de tekrar tekrar okuyup aklınızın uçtuğunu hissedecek ve cümleden hiçbir şey anlamayacaksınız. Uzun süre kendinize gelemeyeceksiniz. Kendinize geldiğiniz an ise bu cümlenin benim parmaklarımdan çıkıp kafanıza mıhlandığı zamana denk gelecek. Bir eylem ne kadar etkileyici olursa olsun, önemli olan kendisinden öte kime ait olduğu değil midir?


"Yeryüzünde tek bir çocuk bile acı çekiyorsa Tanrı yoktur."   F. Dostoyevski

Etkileyici bir cümle. Acımızı perçinlediği kadar içimizdeki maneviyatı da etkiliyor. Kendini tekrar tekrar okutturuyor, düşündürüyor.

Peki aynı cümleyi ev arkadaşın muhabbet arasında söylese, ne kadar önem verirdin? Twitter'da takip ettiğin ünlü biri söylese? Hoşlandığın üniversite hocan söylese? Ya iki kuruş önüne attığın bir sokak dilencisi söylese? Her birinin sende bırakacağı etki farklı olurdu.

Bu yüzden ki önüne gelen yazıları kimin yazdığına bakıp okumuyorsun, şarkıyı kimin yaptığına bakıp dinlemiyorsun. Hepsi birer ön yargı. Onun yaptığı müzikten, yazdığı yazıdan ne olur?

Asıl aklıma gelen soru ise bu insanlar gerçekten yüce olduğu için mi sözleri değerli, yoksa değerli sözler sarf ettikleri için mi yüceler?

13 Ocak 2012

Olmaz değil yani bence olur

Şimdi ben gitsem brad pittin yanına. Merhaba abi ben sizin neredeyse bütün filmlerinizi izledim. Angelina yengemizi de severim vallahi çok da güzel kadındır. Lisedeyken duvara asardım posterlerini. Hastasıyım bir bakıma aramızda kalsın. Allah mesut etsin ama yengemizdir sonuçta. Neyse bu akşam müsaitseniz size yemeğe gelecektim. Otururuz yemek yer muhabbet ederiz biraz. Ne dersiniz? desem kabul etmez mi brad? Eder ya niye etmesin. Sonuçta hayranıyım ikisinin de. Filmlerini izlemişim. İngilizcem de var şakır şakır. Angelina yengemiz geçenlerde Türkiyeye de geldi. Ilıman bakar bu duruma diye düşünüyorum. İmkansız gibi gelmiyor bana. Desem böyle böyle kabul eder. Gel bi kahvemizi iç jansetciğim ne demek aşk olsun bile diyebilir. Abartmaya gerek yok. Onlar da insan sonuçta. Ne farkımız var ki? Brad abi biraz yakışıklıymış işte küçükken keşfetmişler. Önce küçük rollere vermişler. Sonra bakmışlar bunun yakışıklılık alıyor başını gidiyor baş role geçmiş. Adam sanki bu dünyaya rol kesmek için gelmiş. Bazı insanlar var böyle. Vücutları kodlanmış gibi geliyor bana. Mesela chemical brothers dinlerken kendi kendime diyorum olm janset sen götünü yırtsan böyle müzik yapamazsın var ya. Müziğin içi o kadar dolu ki içinden çıkamıyorsun. O iki eleman brothers bu dünyaya müzik yapmaya gelmiş mesela. Gel iki pes atalım desen ezilir gider muhtemelen. Yaptıkları müzik dışarıdan basit durabilir. Onu ancak üretme aşamasında fark ediyorsun. Ben de yaparım lan diyorsun. Alıyorsun eline aletleri. İki nota basıyorsun. Yok tırt. Olmuyor bir türlü. Ritmi yakalayamıyorsun. Picasso resimlerine bakıp ne var lan bunu ben de yaparım eğri büğrü insanlar lan bunlar demek gibi bişe. Trt1de bir amca vardı adını unuttum şimdi. Türkiyedeki herkese resim yapmayı aşılayan amcadır o. Adam bir fırça darbesiyle ağaç yapardı. Ben atardım darbeyi olmazdı. Amatörsün .mına koyim işte olmuyor bir türlü. İki üç gün uğraşırdık olmayınca atardık çöpe fırçaları. Aynısı bu blog için de yapılabilir. Bütün amacımız şu blog okunsun. İzleyici artsın. Herkes beni bilsin. Ne olacak herkes bilince sanki. 1 milyon takipçin oldu diyelim. Ne bok oluyor? Ünlü oluyorsun. Boku yiyorsun işte. Bir yandan takipçi artsın çok okunsun da istiyorum. Bir yandan da böyle çok olursa bir anlamı kalmaz diyorum. Sonuçta emelime ulaşmışım. Oyunda 50 level olup oynamamak gibi bir şey bu. Son noktaya gelmişsin artık zevk vermez yapacağın şey. Ha bir de şu televizyonlardaki genellemelere kafayı taktım. Genç kızların sevgilisi. Ekranların reyting rekortmeni. Güzeller güzeli. Noluyo lan. Kafana göre genelleme şunu amk. Genç kızların sevgilisi Murat Boz nedir allaşkına ya. Bütün kızlar yazıyo mu bu çocuğa? Her şeyi de genelleyin, abartın zaten. Şu sınav bitsin başka bir şey istemiyorum diyen insanlar var. Genelci abartıcı ibibikler yemin ediyorum. Ha bir de mesaj geliyor. Size özel fırsatlar bilmem ne. Neyin özel senin neyin özel diye bir video geliyor aklıma. Benim neyim var arkadaşım. Bana niye özel indirim yapıyorsun. Bu kazak bana niye 20 lira oluyor mesela. Başkasına ne kadar oluyor? Ona 25 lira oluyorsa allah senin belanı... Bir de bu ülkede ruh hastası fanatik insanlar var. Maç izlerken her şeye laf atıyorlar. Herifin ayağını kırıyor futbolcu hocam bir şey yok diye bağırıyor televizyon karşısında. Ananın .mı var aslında da biz sana söylemiyoruz. Foul lan işte kabul et anasını satıyım. O kadar küfür edesim geldi ki kendimi zor tutuyorum.
Neyse ben yarın akşama bradlerin evine davetliyim. Ona hazırlanmam lazım. Sofrada söyleyeceğim komikli şakaları falan düşüneyim ingilizce. Çocuklara da hediye almak lazım öyle eli boş gitmek olmaz. Hem güzel bir jest olur brad belki bana soysuzlar çetesinden kalan takkesini bile hediye eder yani. Etmez mi? Niye etmesin ya bence eder. O da insan sonuçta. Abartmamak lazım.

7 Ocak 2012

Hayat.. çok..


Algılarımız çok seviyesinde.

Hayatımız çok tuhaf, fark edemediğimiz ölçüde.
Yüzümüz bu sabah çok çirkin, her zaman güzel olduğu kadar.
Konuşman çok bozuk, dilin sürçtüğü sürece.
Bakışların çok etkileyici, gözlerini kapadığın ana kadar.

Birini sevmek çok zor, kimseyi sevemeyeceğim.
Seni o kadar çok seviyorum ki.. bir başkasını da böylesine seveceğim.

Her şey ters gidiyor, nefes alabildiğim kadar.. ters.
Her şey anlamsız, havanın kararması kadar.. anlamsız.

Hayatımız çok seviyesinde, hiç doğru oranda olmadığı gibi.
Ne bir eksik ne bir fazla..

Sevinçlerimiz üst boyutta,
Hüzünlerimiz ise bizi yok edecek gibi.

Belki de,
Bir kuyunun içine itilmiş, kimse senden haber alamayacak sanırsın.
Ölecek gibi hisseder, ölmeyi istemediğin kadar ağlarsın.

...

Silahı başımıza dayamışız. Ya hayatımızı bir merminin soğukluğunda yaşayacağız ya da tetiğin ileri atılıp çıkardığı bir "tık" sesi kadar mutlu olacağız.