15 Mart 2012

Sessiz

Anneme beni işaret etti. Çenesini sıvazlayıp gülümsedi. Ne demek istediğini ikimiz de anladık. Ben de gülümsedim, teşekkür ettim. İçini çekti hafiften, gözlerini kırptı bana. Senden bahsetmiştim, hemen anladı sen olduğunu bak, dedi annem. Dışarıyı seyrettim biraz onlar anlaşmaya çalışırken. Birkaç dakika sonra annemle vedalaştım. Uygun bir yerde, dedi annem. Annemin arkasından ördek yavrusu gibi gitti o da hemen. İnerlerken el salladım.

Sonraki gün bizi görünce sevindi. Çantasından büyük bir cüzdan çıkardı. Cüzdan demeye şahit lazımdı aslında. İçinden iki lira aldı, şoföre verdi. Cüzdan görevini gören büyük torbasının içi bozuk para kaynıyordu. Öyle ki tutuşundan ağırlığını anlayabiliyordunuz. Neden o kadar çok bozuk para taşıyorsun, diye sordu annem. Kendini anlatmaya çalıştı. Bazen şoförden parasının üstünü alamıyormuş. Parasını almak için ses çıkaramadığı için de üstü kalıyormuş. O günden beri herhalde bu cüzdan vari şeyi yanında taşıyordu. Ağırlık yapıyordu ama sorun değildi onun için.

Bizi görünce neden bu kadar seviniyor, diye sordum anneme. Meğerse iş yerleri birbirine çok yakınmış. Annemin indiği yerde o da iniyor, böylece inmek için bir şey demesine gerek kalmıyormuş. Annemin anlattığına göre insanlar iş yerine veya evine en yakın nerede iniyorsa o da iniyormuş. Yine bir keresinde ses çıkaramadığı için çok yol yürümek zorunda kalmış. O yüzden bizi görünce seviniyordu, yol yürümek zorunda kalmıyordu.

Geçenlerde anneme beni sormuş, çenesini sıvazlayıp "yakışıklı oğlun nerede?" der gibi bir hareket yapmış. Okulda, demiş annem. Anladım, demiş. Bu arada bizim iş yeri satılıyor, yakında ben de başka bir yere taşınacağım, demiş annem. Çok üzülmüş. Ben nasıl işe gidip gelirim artık, demiş anneme. Annem de onla üzülmüş. Gözyaşı dökmüşler.

Annem gittikten sonra belki de yine o yolları yürümek zorunda kalacak. Dilsiz olduğu için sesini çıkaramayacak. İnsanlar garip tepki vermesin diye yerinden kalkmayacak. Yine o bozuk paralarıyla inip binecek dolmuşa. Bu sefer bizi göremeyecek. Belki de hiç göremeyecek.

5 Mart 2012

Ceviz

Sizce ağzına kadar dolu bir harici diskin ağırlığı boş haline oranla daha mı fazladır?

Bu konuya önceden de kafa patlatmıştım, ağırlığının artması gerekiyor diye düşünmüştüm. Her şeyin bir ağırlığı var bu evrende, yazdığım şu yazıların bile. Bir konu üzerine yoğunlaşınca, onun hakkında birçok bilgi edinip beynimize "aşırı yükleme" yaptığımızda başımızın uyuştuğunu, göz kapaklarımızın ağırlaştığını hisseder ve bir zamandan sonra kafamızı sabit tutamamaya başlarız. Bu başımızda oluşan fiziki bir ağırlık değildir ama, yine de bizi yormuştur bu "aşırı yükleme" hali.

Su içerken işemek karşıdan tuhaf görünebilir, fakat sonuçta vücudumuz dibinde bir musluk bulunan bidon değildir. Daha karmaşık bir metabolizmaya sahibiz. O yüzden beynimizi bir kütüphane, öğrendiğimiz bilgileri de birer kitap olarak görmemeliyiz.

Bugün arkadaşım söyledi, bir yerde okumuş: İnternetteki bütün verilerin toplam ağırlığı bir ceviz kadarmış.

Az da olsa yine de bir ağırlığı var demek ki. Sizce de olağanüstü bir şey değil mi bu? Hayatımıza yaklaşık 20 yıl önce giren ve büyük bir alana sahip olan, en büyük bağımlılığımız internetin içindeki o sayısız verinin ağırlığı bir ceviz büyüklüğünde. Belki şimdi pencereden bakıp bize yakın görünüp aslında çok uzaklarda olan yıldızlara gitsek ve Samanyolu'na baksak birlikte, önümüzde uzanan uçsuz bucaksız görüntü karşısında hissedeceğimiz o belirsizliğe eş değer bir bilginin, verinin ağırlığı toplamda bir ceviz kadar işte.

Biraz metafizikten uzaklaşalım en iyisi. Bu ceviz büyüklüğündeki verilerin beşte biri, bence, Wikipedia'nındır. Öyle olmalı. Beşte biri Youtube. Bunda da "Charlie bit my finger"ın büyük payı var. Beşte ikisi Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar. Geri kalan kısmı da diğer şeyler olmalı. Neyse artık o şeyler bilmiyorum. Tabi bu benim tahminim ansiklopedik bilgiyi kırma amaçlıydı.

Şimdi önümdeki harici diskime bakıyorum da içi neredeyse dolu. Acaba ne kadar ağırlaştı? Belki 0.0000000000000000001 gram kadar daha ağırdır. Bir bulgur tanesinin yarısı kadardır belki, bilmiyorum.

Aslında bu bulgur, ceviz, fındık tanımlamalarını bilim insanları biz anlayalım diye kullanıyor sadece. Bu ağırlığın başka bir ismi olmalı. İlla bir şeye benzeyince mi anlayabiliyoruz? Bir futbol sahası genişliğinde değil ki hayat. Herkes ilgili alanına göre anlatmak istediklerini anlatıyor. Tıpkı bugün dolmuş şoförünün dediği gibi: Hava o kadar soğuk ki vücudumuz buz kesti. Bir servis geçiyor ancak ısınıyorum.