19 Nisan 2012

Fikir Taneciklerim #10

- Bugünlerde hava tam instagram havası, öyle değil mi? Kasvetli, Nuri Bilge Ceylan tarzında. Fotoğrafçılar iyi ekmek yemiştir şu iki günde. Ne pozlar yakalamışlardır. Ben de geçenlerde bir ağaç yakaladım okulda, tuttum paçasından. Tam instagram ağacıydı. Altına bi tabure atıp fotoğrafını çekenlerden para aldım, köşeyi döndüm. Bu yazıyı size altı bin liralık muhteşem bilgisayarımdan yazıyorum.. Parayı buldum diye, blogu bırakacak değilim, yamuk yapmam.. Ağaç bugün pembeliğini kaybetti yağmurdan dolayı, iş yoktu yani pek. Yarına yine güzelleşir umarım. Ekmek parası naparsın. Hayatımı bir ağaç dalına bağlı yaşıyorum.

- "Telefonunuzu bir fritöze çevirin!". "Kumandanızı  bir bilgisayara çevirin!". Adamlar tutturmuş, illaki bişeyi bişeye çevirecekler. Bırak bilgisayar, bilgisayar gibi kalsın ya. Bilgisayarımla da yemek yapmak istemiyorum ki ben.

- Eve doğru yürüyordum, elinde telefon olan bir adam bakışlarını bana çevirdi. Gözlerini daha da açtı bakarken. Tamam tamam tamam, dedi telefondakine ve kapattı. Mehmet!!, diye 5 metre yanındaki arkadaşına bağırdı. Baksana lan, bizim Ömer'e benzemiyor mu şu çocuk, diye sordu. He valla benziyor, dedi arkadaşı. İkisi de şaşkın şaşkın bana baktı, adam ekledi: Ömer'in gözlüklüsü ve sakallısı. Gözlüğü çıkar, sakalı kes, aynı Ömer. Yanlarına iyice yaklaştım adamların. Benim adım da Ömer, dedim. Hadi lan, dediler, inanmayız. Baktım yiyecek gibi değiller, biraz daha destekli sallıyım dedim. Valla ismim Ömer, daha doğrusu ismim Ömercik de arkadaşlarım bana Ömer der. Öyle söyleyince ben, biraz inanır gibi oldular. Haaa, diyerek başlarını salladılar. Adamlar mutlu oldular bi anda. Gözlüklü ve sakallı Ömer olarak yoluma devam ettim ben de.


- Geçenlerde yatağıma uzanmış, iPad'imi kurcalıyordum, bir arkadaşımdan mesaj geldi. iPad'deki bir yazıyı bilgisayara nasıl aktarabilirim, diye sormuş. Cevap yazdım: e-mail ile... O günden beri haber alınamadı çocuktan, iPad'ini satıp uzak diyarlara göçtü sanırım, sağlık olsun.

- Ben çok küfür ediyorum, her gün küfür ediyorum hatta. Sensörlü ışığın bana çektirdiği ızdırap yüzünden küfürbaz bir adam oldum çıktım. Ne zaman okula, biriyle buluşmaya, bişeye gitsem asabi gider oldum. İlla o sensörün dibinde mi ayakkabılarımı bağlamam lazım? 2 saniye çekiliyim ışık sönüyor. Kapının önünde elimi kolumu sallamam gerekiyor, biri görse deli sanar. Öyle böyle küfür etmiyorum. O küfürlerle başlıyorum ben güne. Madem şunu termal ışık yapsınlar. Orada bi ısı olduğunu görsün alet, sönmesin hiç. Hatta otomatik açılan kapılara da direkt o sistemi taksınlar, rahat edelim. Parası neyse vericem. Söz.

8 Nisan 2012

Zifiri

Otobüsün gözleri yakıcı, o simsiyah dumanını içime çektim. Zayıf düşen burnumla yönümü bulmaya çalıştım. Akşam vaktiydi. Birçok insan işinden gücünden dönüyordu. Bir çocuk başını direğe yaslamış, gözleri kapalı müzik dinliyordu. Parmaklarıyla ritim tutuyordu. Yanındaki teyze ona bakıyordu, başını salladı, başörtüsünü düzeltip yürümeye devam etti. Etraftaki insanlar mırıldanmaya başladı. Yeni duman yoldaydı. Tam önümde durdu, kapısı açıldı, insanlar içine doluşmaya başladı.



En arkada, cam kenarında bir adam oturuyordu. Gözleri bir yere odaklanmıştı, kara kara düşünüyordu. Bir an göz göze geldik, ama beni fark etmemiş gibiydi. Bana bakıyordu boş boş. Belli ki düşüncelerinden kurtulamamıştı. Kim bilir ne düşünüyordu? Belki de iş yerindeki o kızı düşünüyordu. Bugün de pas vermemişti. Belki de evde bekleyen oğluna alamadığı o oyuncağı nasıl alacağını düşünüyordu. Hayatı ağır geliyordu artık, omuzları çökmüştü. Gözleri kapandı yavaşça, başını cama yasladı. Yıllar yılı saç yağıyla beslenmiş camı beslemeye devam etti. Otobüsün kapısı kapandı ve otobüs hareket etmeye başladı. Camdan gelen "kalk" titretmesiyle birden uyandı adam. İçini çekti. Otobüs yola devam etti. Geriye kalan duman ise beni tekrardan içine aldı. Bu sefer tadını çıkardım. Yavaşça duman havaya karıştı. Hala oradaydı ama, hala içimize çekiyorduk. Sadece göremiyorduk. Tıpkı dertlerimizi göremediğimiz gibi, ama onlar da hala oradaydı. Bizi içine almak için bekliyordu.