18 Temmuz 2011

Animasyon

Animasyon sevdiğim bir film türü, fakat gereken ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Sesin can verdiği çizgileri izlemek hoşuma gidiyor. Benim zamanımda animasyon sadece çocuklara hitap ediyordu. Birçoğuna göre hala öyle. Bu düşünceyi değiştirmek zor, çünkü ön yargıyla yaklaşılıyor animasyon filmlere.

Ön yargıları yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur. Albert Einstein



Sinemada izlediğim ilk film Aslan Kral ile giriş yapıyım. Animasyon serüvenim onla başladı. Film 1994 yapımı ve birçok ödül aldı, rekorlar kırdı. Benim gibi yüzlerce çocuk bir salona tıkıştı ve soluklarını tutarak izledi bu filmi. Hele ki bizim yavrucağın babası öldü, işte orada gözyaşları sular seller oldu, hepimiz üzüldük. Off ne üzülmüştüm ya gerçekten, gözümün önüne geldi sahne. Neyse.. Uzun süre bu film adından söz ettirdi. 


Daha sonrasında Kayıp Balık Nemo çıktı. Aslanlara olan sempatimiz, balıklara kaydı. 


Oyuncak Hikayesi çıktı. Oyuncaklarımızı bir farklı görmeye başladık. 

Shrek çıktı ve ııııı onda noldu bilmiyorum, güldük sadece galiba :)

Bu film örnekleri bana aynı tip geldiği için verdim, çıkış tarihlerini araştırmadım. Bu tip animasyonlar hep çocuklara hitap etti. Tabi ki şu an açıp Oyuncak Hikayesini seyredebiliriz, hatta devam filmleri geldi, ama çocukken izlediğimiz gibi olmaz. Algının ve düşüncelerin değişmesiyle eskisi gibi zevk alamayız.


Bu animasyon filmlerinin daha yakın tarihlilerine, bir seviye üstüne çıkalım, mesela Buz Devri. Var mı sevmeyen? Üç filmini de çok keyif alarak izledim. Peki ya Wall-e? O üzgün suratına bakınca ağlayasım geliyor, mutlu olunca yüzümde güller açıyordu. O kadar iyi kalpli ve saftı ki bir bitkiyi bile incitemiyordu. Filmin içeriği ise hayalgücünü geliştiriyordu. Gelecekteki kavramlar üzerine kurulu bu film, çocuk aklının ötesinde bir şeydi. Bu duruma uygun olarak aklıma Persepolis geliyor. O da bir animasyon filmi, ama ''açıyım da bir bakıyım şu filme'' tavrıyla izlenmiyor. İzleyenler anlamıştır ne demek istediğimi. Bu düşünceme destek olarak bir de Karanlığı Taramak filmini örnek verebilirim. O da akıllı uslu oturup izlenmesi gereken filmlerdendir.

Tavırdan öte bu filmlerin teknikleri de çok farklıdır mesela. Klasik çizgi film tadından uzaktır ve tema ile çizgiler uyumludur. Sonuçta animasyon, çocuk filmi di mi? Değil işte. Uygulanan tekniklerin ötesinde benim en çok hoşuma giden noktalardan biri de seslendirme. Ayrı bir sempatim var zaten seslendirmeye.


Bir çizgiye ses vermek ayrı bir ustalık gerektiriyor. Jack Black , Dustin Hoffman, Angelina Jolie, Jackie Chan olmadan bir Kung Fu Panda çıkmazdı mesela. Karakterlerin de seslere uyması ve seslendirmecilerin de o ruha sahip olması çok önemli.

Artık filmler 3D olduğu sürece sinemalarda izleniyor, her türde olduğu gibi 3D seven seyirciyi çekmek için animasyonlar da bu furyaya katıldı. Bence gereksiz oldu. Animasyon 2D olsun benim olsun. İlk olarak Oyuncak Hikayesi 3D çıktı ve bu tekniğin her türlü meziyetleri kullanıldı. Hatırlıyorum da Harry Potter'ın 5. filmiydi sanırım, savaş sahnesinde yaklaşık 20-25 dakikalık bir bölüm 3D  idi sadece. Elimizde gözlükler, o anın gelmesini beklemiştik, heyecanla gözlüklerimizi takmıştık. Şimdi ise saatlerce 3D olarak Avatar'ı izliyoruz. Ben gözlükten kaçmaya çalışıyorum, teknoloji hala gözlük sunuyor bana.

Sonuç olarak bu kadar ustalık gerektiren bir film türünün genel olarak yetişkinler tarafından dışlanması acı verici. Daha acı veren nokta ise benim Ratotouille izleyip keyif almamın garip karşılanması. Nine izleyince benim ufkum açılıyorsa bende mi sorun var? 

Bu verdiğim film örnekleri sadece benim aklıma gelenler şimdilik. Yazımda farklı animasyon örnekleri vermeye çalıştım. Eğer birkaçına açıp bakarsanız fikirleriniz değişecektir. Denemeye değer. Yazdım değecek :)

5 yorum:

Mjora dedi ki...

ben buz devrini sevmiyorum..."nasıl sevmiyorsun ya sennn" denilen kesimdeyim(aynı ay nasıl face'in yok senin denilen kesimde olduğum gibi)...
3d gözlük çok sıkıcı , tamamen bir üç boyutun içine sürüklenemiyorum sinemada ben , en azından benim için öyle , normal izleyelim filmimizi daha hoş...mesela bilgisayardayken 3d siz filan izliyoruz daha güzel daha canlı...

onun dışında animasyon filmleri çok sevdiğim söylenemez , duygusallık , heyecan ve komedi bulamıyorum ben bunların hiçbirinde ne yazık ki , bende de bir sorun olabilir...çocuk filmleridir , onlara hitap ediyor diyemem fakat en azından bana hitap etmiyor bu tarz filmler...
valla bilemiyom yani...

Uyumayan Ses dedi ki...

mjora sen bana gel, valla bilemiyom yani aşağı yukarı 20 seansta işi bitiririz gibime geliyor, animasyon enjekte ediyim sana :)

Moonish (moonsun) dedi ki...

aslinda buyuk kucuk herkesin yaraticiligi uzerinde olumlu etkileri var animelerin... Dedigin gibi yetiskiler tarafindan yeterli ilgiyi pek gormuyor;( kendi adima seviyorum animeleri:) wall-e'de gecen hafta izledim, biraz duygusal ama verdigi mesaj cok guzeldi bence:)) Bol animeli gunler san a Jano dost ;))

Uyumayan Ses dedi ki...

çok güzel ya wall-e, benim animasyonları daha da sevmemi sağlamıştı :)

Murat Doğan dedi ki...

iki anime türünü seviyorum...
1- sünger bob tarzında gerçeklerden uzak ama çok ince esprilerin yapıldığı çizgiler,
2- avatar tarzında gerçeğe yakın ama bir o kadar da fantastik çizgiler...
bunlar olmazsa olmaz....