9 Haziran 2011

Kusursuz Dünya

Cine5 ne kadar popülerdi ben küçükken.(çok büyüdüm tabi şimdi kocamanım) Yerel kanallar çok ezik kalıyordu onun yanında. Bu ezikliği yaşatma sebebi şifreli olmasıydı. Kendine has bir artistliği vardı. Cine5'i ulaşılamaz kanal olarak görürdüm. Her film, dizi başlangıcından tadımlık bir iki dakika gösterirdi, sonra çat diye şifre girerdi. Uzun süre bu böyle devam etti; fakat o sükse, o popülarite de bitti. Bir de baktım ki şifre kalkmış, mahallede bir bayram havası. İnsanlar üstünü çıkartıp çırılçıplak sokaklarda koşuyorlar, bu sevince dayanamayıp Boğaziçi Köprüsü'nden atlayan oldu be! (neyse abartmıyım)

Kanalın açılmasıyla birlikte elbette başka bir şey izlenmez oldu. Ben de göremediğim o gizemli Cine5 dünyasına attım kendimi. O kadar şey izledim Cine5'te ama hiçbiri beni Kusursuz Dünya kadar etkilemedi sanırım. O zaman tabi pek bir şey anlayamıyordum filmden, oradaki Casper maskeli çocuk kadardım; ama şu zamana kadar o son sahnedeki trajik ölüm sahnesi aklımdan hiç çıkmamıştır.


Filmde Clint Eastwood babamız, şerif rolündeydi. Benim için o zamanlar kendisi sadece yaşlı bir amcaydı, daha ötesi değildi. Kevin Costner(Butch) ise hapishaneden kaçan birini oynuyordu. O da yakışıklı, karizmatik adamdı benim için. Bütün kadınlar tabi bayılıyor. O sigara içişi, saçlarının o ahenkle dans edişi falan.. T.J. Lowther(Buzz) da sevimli hayalet Casper'ımızdı. Bu aralar Osman neyse Buzz da öyleydi işte.(ismini bulmak için google'a öyle bir geçer zaman ki çocuk yazdım, o derece alakam yok)


Filmde asıl duyguyu masum bir çocuk ile sözde kötü, bir hapishane kaçkını arasındaki o güzel ilişki veriyordu. Onların birlikte yaşadıkları özgürlük çok etkileyiciydi. Genelde iyilik ve kötülük kavramları işlenmişti ve açıkcası sonunda ne olacağını kestirmek pek mümkün değildi. Butch hapisaneden kaçmıştı, bir şekilde yakalanması gerekiyordu; ama film boyunca yaptığı iyi şeylerden dolayı insanın vicdanı el vermiyor. Bir şekilde kaçsın kurtulsun, ölmesin istiyorsun.

Beni etkileyen son sahne hatırladığım kadarıyla şöyleydi: Butch bir ağaca yaslanmış yaralı. Etrafı tamamen sarılmış. Şerif, elinde megafon ''Surrender'' diye bağırıyor. Buzz da gözleri yaşlı Butch'un yanında, ona sarılıyor, hüngür hüngür ağlıyor. Butch onu teselli etmeye çalışıyor ve ayağa kalkıyor, tam cebinden bir fotoğraf çıkaracakken, şerif bunu silah sanıyor, ve ''FIRE''.......... Butch yavaş yavaş yere düşüyor ve gözleri gökyüzünü arıyor. Kamera da yavaş yavaş gökyüzüne doğru dönüyor ve film bitiyor..

>>Yazarken bile üzüldüm, canım sıkıldı.. Yani olacak iş mi bu? Bir insan kötülük yapmış olabilir, bu her zaman böyle olacağı anlamına gelmez. Niye öldürüyorsun canım adamı!<<

Senaryoyu John Lee Hancock yazmış. Onu burdan kutluyorum. İlk düşünce olarak çok kızsam da kendisine, şu zamana kadar filmin aklımdan çıkmamasını son sahnenin şahaneliğine borçluyum.

2 yorum:

Murat Doğan dedi ki...

O duyguyu sanki ben de yasadım...

Uyumayan Ses dedi ki...

ne mutlu bana :)