11 Haziran 2011

Hoşça Kal

Evde bir kavgadır gidiyor. Komşular duvarın soğukluğuna çoktan alışmış, hiçbir engel olup biteni öğrenmekten caydıramıyor onları. Çocuk odasında sessiz, kulaklarını tıkıyor daha fazla duymamak için. Gözleri olabildiğince kapalı. Yeter ki etrafı görmesin duymasın. Babanın öfkesi bütün apartmanı ayağa kaldırıyor ama dur diyebilecek biri yok. Anne ise yalvarıyor, durmasını istiyor. Gözleri yaşlı, kolları mosmor, ruhu yerlerde. ''Yalvarırım sana, nolur dur!'' diyor. Baba kendine geliyor ''Artık sen yoksun benim hayatımda, her şey bitti'' diye bağırıyor. Gözlerini yumup arkasını dönüyor. Komşular şaşkın şaşkın duvara bakıyor. Gösteri bu kadar mıydı? Biz bunun için mi duvarın soğukluğuna katlanıyoruz? Ama ne yazık ki bu kadar. Çocuk kıpkırmızı kulaklarını ovuşturuyor, gözleri kısık etrafa bakıyor. Anne ruhuna eşlik ediyor, yattığı yerde kocasına bakıyor. Adam yavaş yavaş ilerliyor, kapıyı açıyor ve dışarı bir adım atıyor. Kulaklara ise sadece bir kelime geliyor uzaklardan Hoşça kal..


Kahvaltısını hemen yaptı, biraz geç kalmıştı. Telaş içinde giyinip evden çıktı. Yine de zamanında gelmişti adrese. Zili çaldı, arkadaşı kapıyı açtı. İçeriden müzik sesi geliyordu. Arkadaşı onu hemen buyur etti içeri, yağmurdan ıpıslak olmuştu. İçerisi kalabalıktı. Yeni insanlarla tanışmak onu stresli hayatından biraz alıkoyacaktı. Bütün geceyi orda geçirdi yeni arkadaşlarıyla. Birlikte dans ettiler şarkı söylediler, fakat istediği noktaya gelememişti. Bir türlü gözünü alamıyordu ondan, zaman ilerledikçe daha da yaklaştı yanına ve konuşmaya başladı. Kendinden emin ve sakin konuşuyordu. Kız ona gülümseyerek eşlik ediyordu. Sabaha karşı kendini dışarı atabildi, yanında da zor eriştiği kız vardı. Yine gülümsedi ve montunun düğmelerini ilikledi. Arkasını döndü, yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra elini kaldırdı ve hafifçe salladı. İlk defa o güzel sesini duydu Hoşça kal..

Hiç yorum yok: