Yer, yavaş yavaş yerine oturdu. Dönme zamanı bitti diye düşündü gezegeninin en küçüğü. Aniden yıldızından aşağı düştü. Aslında her zaman olurdu bu. Daha minicikti çünkü. Kendini yıldızı üstünde tutabilme zamanına en az 5 Ay dönümü vardı. Gözlerini açınca diğer yıldızların ona güldüğünü gördü. Daha alayın, korkunun, utanmanın ne demek olduğunu bilmiyordu. Yer, bazı temellerin üzerine kurulmuştu. En bilinen temeller de bunlardı ve bunlar yarım Ay dönümlük bir minik için bilinmesi zor olan şeylerdi. Gözlerini üstüne dikip toz bulutunu uçurdu. Bir ferahlık hissetti. Yıldızların da kahkahası bitmiş oldu böylece. İşte Yer'de görülmek istenen bu güçtü. Yılmadan süregelen güç. Minik'in biricik büyüğü geldi, onu kucakladı ve eski yerine koydu, yıldızını söndürdü, onu uyuttu.
Rüyasında yemyeşil ile masmavinin olduğu bir Yer'deydi minik. Mavi renkte birşeyler vardı, ne olduğunu bilmiyordu ama sürekli devam ediyordu, sanki hiç bitmiyordu. Nerden geldiğini göremedi, nereye gittiğini de. Sonra yanındaki yeşilliğe baktı. Sayıları oldukça fazlaydı. Bu yeşillikler de onun gibiydi, küçücüktü. Yavaşça yanlarına doğru uçtu. Kokusu çok hoş geliyordu bu mavinin. İçinde de gri şeyler vardı. Sanki bunları daha önce görmüştü. Yıldızından düştüğünde hep canını acıtırlardı. Oradan uzaklaşıp yeşil bolluğuna ilerlerdi. Bunlar daha hoşuna gitti. Yanında götürmek istedi onları, gidip bir tutam kopardı. Etrafına baktı kimse var mı diye. Çok iyi, kimse yoktu. Onu kimse görmemişti. Kokusunu daha iyi hissedilmek için gözlerini kapattı, derin derin nefes aldı. O anda bir çığlık koptu. Ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktü. Biricik büyüğüne benzeyen, hızlı hızlı gelen yaratıklar gördü. Bir sistem içerisinde ilerliyorlardı. Düşünceleri aynı renkti. Yoğun bir kırmızı hissediliyordu artık. Renkler kaybolmaya başladı. Minik korkusundan havalandı. Bu kırmızılıktan korktuğu kadar şu kısacık ömründe başka hiçbir şeyden korkmamıştı. Kurtuldum diye düşünürken arkasından bir ses onu yakaladı.
Minik gözlerini açtığında tam da o anda yıldızından yine düştüğünün farkına vardı. Ama bu sefer Yer'e düşmemişti. Boşlukta ilerliyordu. Rüyasında gördüğü o renkli Yer'e doğru ilerliyordu. Ağlamaya başladı, oraya gitmek istemiyordu. Yıldızına baktı, artık çok uzaktaydı, geri dönemeyecekti ve o da kırmızılığın içinde kaybolmaya mahkumdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder