18 Eylül 2011

Fikir Taneciklerim #7 (masaüstüm mimi bonuslu)

- Erkekleri saç uzunluğundan, kızları da saç renginden üniversite kaçıncı sınıfta olduğunu anlayabilirim. Erkeğin saçlar eğer omuzuna geldiyse, bilin ki o 2. sınıfta. Toka takıp dolaşıyorsa 3. sınıfın başında. Saçını kestirdi “yaa abi çok dökülüyor saçlarım” diyorsa o 4. sınıftadır. Kısacık üçe vurulmuş bir saç görürseniz işte üniversiteyi bitirmiş bu adam. Kızın saçı kızılsa o kesinlikle 1. sınıftadır. Biraz daha zorlarsak 2. sınıftadır. Dipleri gelmiş ve artık boyamaktan sıkılma evresindeyse 3. sınıftadır. “Saçlarım çok yıpranıyor” diyip kendi saç rengine döndüyse veya dönmek için mahalle baskısını dindirmeye çalışıyorsa 4. sınıftadır. Ha kızın saçı yeşil ya da maviyse de o kız üniversiteyi kazanamamış, tekrardan hazırlanıyordur.

- Savaş ve Barış romanı bizim Türkleri etkilemiş olabilir mi sizce? Kitapta Nataşa diye bir karakter var. Bu Nataşa kızımız önce Andrey Bolkonsiy adındaki bir prensle işi pişiriyor. Sonra bakıyor bu ilişki gitmiyor, mutluluğu Anotol Kuragin'de buluyor. Bundan da sıkılıyor, bu sefer de Kuragin'in eniştesi Piyer Bezuhov ile yakınlaşıyor. Mutluluğu bu amcamızda arıyor. Şimdi bizim Türkler bu kitabı okuyup “vay Nataşa, ne dönek çıktın sen ya. Önüne gelenle yatıp kalktın. Biz bu Nataşayı biraz daha genelleyelim” diyip Rus kadınlarına mı layık gördüler?


- Gündeme geldikten, birçok kişice tanındıktan sonra insanlar her türlü işi yapabileceklerini sanıyorlar. Çoğu sanmaktan da öteye geçip istediğini yapıyor, buna üzülüyorum. En modası manken çakması şarkıcılar. Kız medyada manken olarak tanınmış, gidiyor bir de kaset çıkarıyor.(evet kaset) Doğa Rutkay babası sayesinde gündeme geliyor. Birkaç oyunda oynuyor, sunuculuk falan derken gidiyor bi gazeteye ben sizde yazı yazmak istiyorum diyor. Kabul ediliyor, çünkü tanınmış bir insan. Onu seven insan yazısını da sever zaten(!) Hilal Cebeci iki kıytırıktan şarkı yazıyor, onla bunla birlikte olduktan sonra ismi yayılıyor. Panpiş diye bir şey yaratıyor ve gündeme oturuyor. Sonra gidiyor ben sizin derginizde yazmak istiyorum diyor. Para akışı hiç durmuyor maşallah. Baktığımızda çoğu yazı o kadar kalitesiz ki insan iki cümleden öteye geçemiyor, okuyamıyor onları. İşte bu kadar basit bir dünyada yaşıyoruz biz.

- Twitter bio bölümünde Facebook profilini paylaşan adam başarısız adamdır.

- Biz Türkler, çocuk yetiştirme konusunda çok başarısızız kabul edelim. Küçükken çocuğun her istediği alınıyor, şımartılıyor. Ondan sonra çocuk rezil ediyor seni toplumda. Sesi kısılana kadar “istiyoruummmmmm onu istiyorummmmmmm” diye bağırıyor, yolculuklarda rahat vermiyor, ağlayarak her şeyi elde edebileceğini sanıyor. Ediyor da aslında. Çünkü o yaşına kadar o şekilde yetiştirilmiş. Peki benim suçum ne şimdi? Yolculuklarda kadın çocuğu kucağına oturtuyor, çocuk yolda gördüğü ineği istiyor. “İneekkkk istiyorummmm” diye çocuk ağlar mı ya? E kadıncağız nası ineği versin sana, tabi “olmaz” diyor üzülerek. Çocuk başlıyor ağlamaya. Bütün yol boyunca ağlayacak, herkesi rahatsız edecek. Düzgün yetiştirsene lan şu çocuğunu ev hanımı! Korkulu rüyamsınız siz ikiniz. Koltuğum rahatsız olabilir, güneş oturduğum yere düşmüş olabilir, ama o otobüste çocuk olmasın yeter ki, razıyım.

- Mesleğimi sorarsanız kendimi öğrenci olarak görmüyorum artık. Aşk doktoru oldum çıktım. Hala ilişkini bilmiyorsam hemen ulaş bana. Belirtmem gerekir ki öyle kolay bir iş de değil bu. Sırf kendimi anlatan kişinin sorunlarına verebilmek için aşk yaşamıyorum ben!! Fedakarlık ne boyutta anla.


- Geçenlerde Acun'u izliyorum bir programda. Şike konusundan bahsediyor. “Ne olursa olsun biz Fenerbahçe'nin arkasındayız.” diyor. Bravo ayakta alkışlıyorum seni. Ya benim aklım almıyor. Galatasaray bu noktalara gelecek, başkanı içeri tıkacaklar. Bir sürü olay çıkartacaklar, kendi takımımdan utanırdım ben. Bu şike zaten bu seneye de mahsus değil ki şike her zaman vardı. Şimdi gündeme gelebildi. Bir şeyler döndüğü belli. Yöneticilerin sütten çıkmış ak kaşık olmadıkları belli. Ben niye arkasında duracam ya takımın. Şerefsizler, ben boşuna mı heyecanlandım maçlarda, size para yatırdım, gittim stadyuma, aldım formaları. Hem maçı sattınız para kazandınız, üzerine de benim paralarımla cila attınız. Yok bu başka bişe arkadaş, fanatizm farklı bişe arkadaş. Fenerbahçe senin ananı sikti biliyon mu? Yok ben onun arkasındayım, ne olursa olsun... Ya bir siktiriniz gidiniz lütfen. Uğruna geberdiğim takımın başına böyle şeyler gelse ben bırakırdım o takımı. Ha son olarak ben fanatik Galatasaraylı değilim, yine de yüksek oranda fenerlilerle arkadaş olamıyorum. Bu benim takımıma bağlılığımdan değil, onun her alanda bir şekilde fenerbahçeyi araya sokacağındandır. Gerek yok bence, fanatizm arkadaşlık önüne geçmesin.


- Büyük bir takıntım var, geçenlerde bunun miminin olduğunu görünce de çok sevindim. Paylaşılan masaüstü screenshotlarını incelemeye bayılıyorum. Biri bişe yollasın, önce başlat menüsüne falan bakıyorum, masaüstünde neler var, hangi programları kullanıyor onları inceliyorum. Bu yazıya başlamadan önce ben de ss çektim. İşte benim masaüstüm.

(orijinal boyutu için buraya tıklayın)

Bu yazıyı okuyan herkesi de mimliyorum, tek tek yazmıyım şimdi. Paylaşın da sağına soluna bakıyım masaüstünüzün :)

13 yorum:

Esra Dilara AKMAN dedi ki...

baba olduğunda anlayacaksın. Çocuğu alıştırmasan da her şeyi alarak, çocuk enteresan bir şekilde her gördüğünü isteyebilen bir şey.
"İki çocuk teyzesi"yim ben :))) oradan biliyorum. ve benim cücükler de şehirler arası yolda giderken gördükleri kuzuları, inekleri istiyorlar. birisi 1,5 diğeri 2 yaşında. Kesinlikle her istediklerini yapmadık. Ve bir pdr öğrencisi olarak söylüyorum, teyze olmasaydım inanmazdım ben de, her şeyin salt yetiştirmekle ilgili olduğunu sanırdım. Ama değil.
sen sen ol, baba olmadan bir şey söyleme :)

Uyumayan Ses dedi ki...

ben çok sakin bir çocukmuşum,ailem hiç sorun yaşamamış beni büyütürken. bana anlatılanları duyduktan sonra etrafa bakıyorum çocuklar zırıl zırıl ağlıyor. tatile gidiyoruz, yabancıların çocuklarında böyle bişe görmüyorum hiç. bırakmışlar çocukları, üstlerine düşmüyolar. çocuklar kendi başlarına büyüyolar, hayran kalıyorum.
her şeyin başı eğitim, klasik bir cümle işte. ne olursa olsun insan kendini eğitebilir, küçük yaşta da ailesi tarafından eğitilebilir.
valla ben bunu rus dili ve edebiyatı öğrencisi olarak düşünüyorum, iç detayına girip genellemek doğru olmaz. ama şu akıllı uslu çocuk çoğunluğu da bir gün otobüste yanıma oturursa fikirlerim değişir. çok güzel olur. mışıl mışıl yolculuğumuzu yaparız

Esra Dilara AKMAN dedi ki...

ben de çok sakin bir çocukmuşum. otur diye gösterdikleri yerden yine aynı şekilde kalk dedikleri zaman kalkarmışım, ya da izin isteyerek. beni de bizim cücükleri de aynı kişiler yetiştirdiğine göre? :)
akıllı uslular, ama gördüklerini istiyorlar. bu ayrı bir olay, ben de açıklamakta ehil değilim henüz. ama dediğim gibi, sadece pdrci olsam söylerdim kesinlikle doğru diye. çocuklar yanımda büyüyünce, anladım öyle değilmiş. pdr kısmını ondan soktum oraya, yanlış da anlama.
Neyse, ben de sevmiyorum ağlayan çocuğu ama çocuk işte deyip geçmeli bazen. böyle de şahane bitirmek istemezdim ama ne diyeyim bilemedim.

Uyumayan Ses dedi ki...

haha çocukla çocuk olma diyorsun :) ama üzülüyolar bak cidden, inek istiyo ya çocuk, veremiyorsun ki, yüzü düşüyo ağlamaya başlıyo. inek yanına gelse korkudan ölür halbuki.. çocuk işte ya :D sen şimdi boşver onu da masaüstü mimi beni çok heyecanlandırıyor. yazcak mısın?

Esra Dilara AKMAN dedi ki...

bizimkiler en son ineklere ot mot yedirdiler elleriyle buna ne diyeceksin :DD

tamam boşverdim onu:))

bu konunun üzerine masaüstümü gösteremem, bizim cücüklerin fotoğrafları var üstünde :))

Uyumayan Ses dedi ki...

ahahaahahahah :D o zaman kesinlikle paylaşmalısın

Esra Dilara AKMAN dedi ki...

:D fotoğraf keşke ineklerle birlikte olsaydı ama değil.
söz vermiyorum, belki bir ara:) ayrıca çöpün kirli senin git temizle o çöpü, gösterdin öyle herkese
:))
hadi bakalım iyi geceler :)

Uyumayan Ses dedi ki...

pazar günü apartman görevlisi izinli olduğu için çöp birikiyor tabi, yarın boşaltırım :P süperim..

blog üzerinden birbirine iyi geceler diyen bir tek biz miyiz diye düşünüyorum.

iyi geceler :)

Mjora dedi ki...

kız arkadaşın var mı ? yoksa seni çok merak ettim de :)

Uyumayan Ses dedi ki...

yok, hizmet için kız arkadaşı kullanmıyorum. yoksa aşk doktorluğu yapamam :D

Aylak Kadın dedi ki...

Aa bu mimi yapıcam. Benimkinde baya bakacak bir şeyler bulursun.

Bu arada seni boğmam. Tatlı kızgın ses tonuyla yazdım onları.

Uyumayan Ses dedi ki...

heyecanla bekliyorum mimini tatlı kızgın aylakçım

Jupiter dedi ki...

Bu kamuoyu için bir duyuru, biz böbrek satın almakla ilgileniyoruz ve hastalarımızı kurtarabilmek için farklı böbrek bağışçılarıyla çalışmak istiyoruz, böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen bizimle iletişime geçin; hastamıza böbrek bağışı için eşleşme ve her ödülü büyük ödüller bekliyor.
E-postamızda bize ulaşın: jupitermedicalcentreinc@gmail.com
veya whatsapp'ta bizimle iletişime geçin: +1 (515) 293-5520