26 Ağustos 2011

Onların Eyfel Kulesi Varsa

Aniden televizyonun görüntüsü gidip gelmeye başlıyor. Kalktım bir baktım ki dumanlar çıkıyor aletten. Ardından da keskin bir koku yayılıyor odaya. "Koşun koşun! Mehmet Ali Erbil yanıyor!"

Anaokuluna pek gittiğim söylenemez. Teyzem öğleyin uyandığı için beni de yanından ayırmazdı, “uyu boşver” derdi, benim de işime geldiğinden uyumaya devam ederdim, ama annemin gelmesiyle işi değişir, o sıcacık yataktan mecburen kalkardım. O zamandan alışkanlık olmuş işte, ne zaman kahvaltı etsem televizyon önümde açık olur, vurdulu kırdılı filmleri izlerdim. O zaman çizgi film izlediğimi hiç hatırlamıyorum. Varsa yoksa Jackie Chan, Van Damme.

Şimdi de kahvaltı ettiğim söylenemez, evde kimse yoksa hazırlamam öyle tek başıma. Benim yemek yemem de yemek hazırlamaktan öte ne izlesem diye düşünmemden dolayı uzun sürer. Üşenip bilgisayardan bir şey ayarlamazsam eğer, gider televizyonu açarım, beğendiğim bir şey bulursam, onun reklam arası vermesini beklerim. Böylece ben tam yemeğimi hazırladığımda program da başlamış olur.

Akşam 8 civarı, geleneksel yemek saatimiz. Yemekler salona taşındı ve televizyonla senkronize edildi. Tam yemekten bir kaşık alcaz, aniden televizyonun görüntüsü gidip gelmeye başladı. “Noluyor ya” diye annemle birbirimize baktık. Kalktım bir baktım ki dumanlar çıkıyor aletten. Bildiğin nargile kaçmış televizyonun içine. Ardından keskin bir koku yayıldı odaya. Direkt fişini çektim ama olan olmuştu. Koku biraz geçtikten sonra fişi taktım tekrardan. Nargile keyfi devam etti.

İşin ilginç tarafı 2 yıllık garantisini dolduralı 3-4 ay olmuştu. Bu televizyonlar özel yapım. 2 yıl sonra bozulmaya ayarlanıyor.

Bunun üzerine servisi aradık tabi ki, hafta başından beri bize dönmelerini bekliyoruz, tamiri bayram sonrasına bırakmak için herhalde bugünü uygun gördüler.


Kapı çaldı gittim açtım. İki bilişim uzmanı, teknisyen tadında adam geldi. Öncesinden hazırladığım terlikleri çöpe attırır nitelikte galoşlarıyla gelmişler. İlk defa böyle bir hizmet görüyorum. Bizim elektrikçi Hüseyin Abiyle aynı terliği giymek istemeyerek bu iki teknisyen ve süper insan tadındaki mahluklar, gözümde iyice büyüdü. O derece ki adamları buyur ettim. “Buyrun bu tarafta” dedim, anlatabiliyor muyum? Adamlar televizyonun yanına gittiler, iki sağa soluna baktılar, olayı anlattım, “bu alet servise gidecek evet” dediler, sonra da biri kağıda bir şeyler yazmaya başladı. Diğeri de oturdu, evi inceledi. Birkaç sene önce anneme Eyfel Kulesi'nin tablosunu almıştım seviyor diye, adam ona bakmaya başladı. “Bunun orijinal boyu ne kadardır?” diye sordu. “Bilmiyorum” dedim. “Tam bir taş yığını” dedi. Evet dercesine kafamı salladım. Hayatımda hiç yurt dışına çıkmadım ben, sadece internetten gördüğüm kadarıyla dünya hakkında bilgi sahibiyim ama şöyle bir cümle kurdum: “Paris'te de bu kuleden başka hiçbir şey yok, sokaklar falan gayet normal yani” dedim. Adam da evet dercesine kafasını salladı. Anladım ki o da benim gibi İstanbul'dan öteye gidememişti. Daha da kötülemek istedi bilmediği bu kuleyi ve şöyle dedi adam: “Onların Eyfel Kulesi varsa bizim de Atakulemiz var gardaş” O an adamlar hakkındaki kafamda yarattığım imaja bir tespih eklendi. Sonra bir Doğan görünümlü Şahin. Sonrasında da Namık belirdi. Birlikte “gır gaşıkları!” diye bağırarak dans ettiler. Biz ne zaman bu kadar yakınlaştık da gardaş oldum be adam? Buradaki gardaş tamamen Ankara'nın ruhunu yaşatmaya yönelik kullanılmıştır diye düşünmek istedim sadece. Bunun üzerine “ehe mehe” diyebildim. Hemen arkasındaki Van Gogh tablosunu görmediğine sevindim adamlar kapıya yönelirken. Haşır huşur galoş sesi eşliğinde kapıdan çıktılar “haaaydi kolay gelsin” dedim adamlara. “Eyvollah” diye cevap verdiler.

Gittim tabloya baktım. Kulağıma kaşık sesleri geliyordu.

12 yorum:

Missbone dedi ki...

Servis elemanları iyiymiş ya bize de yollasana onları :D

Uyumayan Ses dedi ki...

boluya gitmiyorlar herhal, sormadım yani :D ankaraya dönünce yollasam?

Mjora dedi ki...

zaaaa...scream tablosu da aslında adam çok korktuğu için dimi? yani çok korkmuş o yüzden öyle bi tablo var :D:D :D

Uyumayan Ses dedi ki...

abi bu tablo hakkında ne düşünüyorsun diye soraydım keşke hehe :D

Murat Doğan dedi ki...

eyfel için: tam bir taş yığını mı dedi?

Uyumayan Ses dedi ki...

demir yığını diyeydi iyiydi :)

CherrybLossomgirL dedi ki...

evet artık galoşları ile gelip bizi evropai standartta ağırlayın diyorlar ama iş "gardaş" diyene kadar sürüyor :)

Uyumayan Ses dedi ki...

Ne yazık ki :)

Leah dedi ki...

Ahahahaha bu süper ya. :D

Bence serbest öyküden çok bu tarz yazılara ağırlık vermelisin.

Gelir gelmez de böyle istek yaparım. :F

Uyumayan Ses dedi ki...

insanın başına her zaman böyle olaylar gelmiyor ama yazarken çok eğlenmiştim. isteğini değerlendircem ;)

Elma Lekesi dedi ki...

Allah Allah! :) Memleketim insanı...

Uyumayan Ses dedi ki...

artık ayrı bir gözle bakıyorum atakuleye :D