6 Mayıs 2012

Kol düğmesi

Ağlayabilir miyim anne, diye sordum. Küçüktüm daha, izin isteyecek yaştaydım. Gözlerimden yaşlar akıyordu, yine de kıpkırmızı gözlerimle annemin vereceği cevabı bekliyordum. Cevap ne olursa olsun, sonuç değişmeyecek gibiydi. Ağla oğlum ağla, dedi. Yanında teyzem vardı. İkisi de hüngür hüngür ağlıyordu. Anneannem mutfaktaydı. Biz, üçümüz misafir odasında, bir çekyatın üstünde, televizyona bakarak ağlıyorduk. Barış Manço'nun tabutuna bakarak ağlıyorduk. Arkadaşları, Barış Manço'yu son yolculuğunda yalnız bırakmamıştı. Büyük bir kalabalık vardı. Arada sırada "Adam olacak çocuk" beliriyordu ekranda. Barış Manço'nun o güler yüzünü gördükçe biz daha da kendimizden geçiyor, daha da üzülüyorduk.

İki küçük kol düğmesi,
Bütün bir aşk hikayesi.
İki düğme iki ayrı kolda,
Bizim gibi ayrı yolda.

Demişti Barış Manço. Şarkıyı her dinlediğimde aklıma o taktığı koca koca yüzükler geliyordu. O yüzükleri, kol düğmesi sanıyordum. Kol düğmesi başka ne olabilirdi ki? Kola takılan düğme nasıl olsun?


Bi de kol düğmesi almak gerekir, dedi babam. Takım elbisemin içinde dik durmaya çalışarak başımı salladım. Evet ya alalım, dedim. Etrafımızda dört dönen satış elemanı hemen bir iki kol düğmesi kaptı, bize getirdi. Birini beğendik. Bunu da alıyoruz, dedik. Elemanın keyfi iyice yerine geldi. Alacağı primi düşünüyordu. Babam kasaya doğru yöneldi. Ben kol düğmelerini elime aldım. Aynaya gittim kendime son bir kez daha bakmak için. Şık bir takımın içinde, göz alıcı kol düğmelerim ile kendime bakıyordum. O an aklıma Barış Manço geldi. Adam oldum da kol düğmesi aldım Barış Abi, dedim. Aynadaki adamın gözleri dolmuştu.

1 yorum:

yoldy35 dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.