7 Şubat 2012

Çocuk Savaşları

Evin kapısından girdiğim anda, karşımdaki ışığın gözümü kör edici etkisiyle bir anda M4'ümü ateşledim. Adamın ışığı işe yaramamıştı. Kafasının ortasından geçip duvarı delen mermilerim etrafı sessizliğe bürümüştü. Işık artık gözümü rahatsız etmiyordu. Yerde sessizce bir ileri bir geri gidiyordu. O anda televizyondan bir çocuk sesi duyuldu. "Fuck you!" dedi. Şarjörümü değiştirirken gülümsedim çocuğun ölü vücuduna bakarak. Belki ilk kez eline bir silah alıyordu. Belki de 13 yaşındaydı ve kendini diğer çocuklardan soyutlayıp, oyun oynamayı  dışarıda top oynamaya tercih etmişti. Gazabımdan kimsenin kurtulmayacağına ant içerek ve gözüm dönmüş bir halde yoluma devam ederken telefonum çaldı. Meşgule attım. Birkaç dakika sonra yine çaldı. Arayan babamdı. Telefonu açtım. Buluşalım bugün, dedi. Oyunda çocuğa vermiş olduğum olgun tebessümden eser yoktu yüzümde. Oyuncağı elinden alınan bir çocuk gibi hissettim kendimi. Sesimi yaşıma uydurarak olur, dedim.

Buluşmaya eski dostlarımız ve bir yeni kişi de katılmıştı. Yeni kişi, eski dostun sevgilisiydi. Yan yana oturdular her sevgili gibi. Genel muhabbette yer buldukları kadar özel sohbet sayfası da açıktı ekranlarında. Kalan nefeslerini birbirleri için harcıyorlar, nefessiz kalınca bize gülümsüyorlardı. Konu döndü dolaştı, ben ne ara ekranın başından kalkıp su içmeye gittim de bu muhabbeti kaçırdım diye düşünürken eski dostum, çocukları olunca çocuklarına koyacakları isimleri söyledi. İsim değerlendirilmesi yapılırken benim anlayamadığım ise çocuk yapma düşüncesiydi. Aklıma oyundaki çocuk geldi. Acaba onun gibi bir çocuk mu istiyorlardı? Bütün gün oyun oynayıp sadece tuvalet ve yemek ihtiyacı için oyunun başından kalkan çocuk gibi bir şey belki de. Yoksa koydukları isimle çocuğun hayatına da yön vermek mi istiyorlardı? 90 doğumluların çocuk yapma yaşı gelmiş miydi?

Masadaki muhabbet devam ederken telefonum çaldı, bu sefer meşgule atmadım. Yetişkin bir birey olarak toplum içerisinde yer alıyordum, ama ara vermek gerekirdi bazen. Telefonuma baktım, arayan annemdi. Müjdemi isterim, dedi. Kuzenimin askerliği belli olmuş, acemiliği Ankara'da yapacakmış. Sevindim, biraz konuştuk annemle, sonra telefonu kapattım. Annem habere sevinedursun nöbet tutan, yaylalar yaylalar eşliğinde kilometrelerce koşan kuzenim belirdi kafamda. 90 doğumluların askerlik yapma yaşı gelmiş miydi?

Belki de ben geç kalmıştım her şey için. Aşık olmak için, evlenmek için, çocuk yapmak için, askerlik için.. Aklıma sınıftaki kız geldi. Bir sevinçle bana tek taş yüzüğünü göstermişti. Tatilde nikahlanmış, yaza ise evleneceğini söylemişti. En yakın arkadaşım geldi aklıma. Sevgilisi evlenme teklifi etmişti. O da yaşadığı heyecanla bana ulaşıp haberi vermişti. 90 doğumlular nikahlanıyor, yaza da evlenme planı mı yapıyordu?

Akşam olmuş; babam, eski dostlarım ve yeni kişiden ayrılmıştım. S.kerim, dedim eve gelince. Hemen odama girip üstümü başımı çıkardım. İki dakika sonra oyunun başındaydım. Gel buraya o..pu çocuğu, dedim ekrana bakarak. Hepinizi doğduğunuza pişman edicem. Teker teker s.kicem sizi. Ama her şey istediğim gibi gitmemişti. Aklımdaki nikah, evlilik, yüzük kavramları oyunumu etkilemişti. Bu sefer onlar kazanmıştı. Onlar. Çocuklar. Acımasızca mermilerini boşalttılar üstüme. Güldüler, eğlendiler. Bağırdılar ekran başında. O an çocuklarla olan savaşım bitmişti. Oyunun başından kalkıp odama geçtim, yatağıma yattım. Bütün gece çocuğuma hangi ismi koysam diye düşündüm.

1 yorum:

Larien dedi ki...

90 doğumluların, okulları bitiyor, askerlik zamanları geliyor, tek tek bütün arkadaşları nişanlanıyor, iş aramaya başlıyorlar, çocuklarına koyacak isim düşünmeye başlıyorlar.
90 doğumlular, yaşlanıyorlar..