Öteki ben sordu: "Hayattaki tek gerçek nedir?". Uzun süre düşündüm. Önce aklıma "aşk" geldi. Çünkü bu fiyakalı bir cevaptı. Gönül fetheden, dudak uçuklatan bir cevap, söylendiği taktirde karşı tarafı etkileyen ve kafada "romantizm" uyandıran. Aşk... Karşılıksız sevgi(?). Sonu olmayan mutluluk adeta. Sonra cevabımı değiştirdim. Ölüm, dedim. Ölüm, yeni aldığın deftere yazmaya başladığın o özenli cümleler gibidir. Sayfaları çevirdikçe zevksiz cümleler çıkar karşına. Her cümle birbirine girer, boka sarar anlamlar. O an öldüğünü anlarsın. Bilirsin ki her daim mutsuzluk kol geziyor bu hayatta. Ölüm ise tek gerçek ve biz hep bu gerçeği unutuyoruz. Yaradılışımız bu gerçeği unutmak üzerine kurulu. Eğer ki hatırımızda kalırsa yaşayamayız. Ölümü aşkın pençesindeyken hatırlarız. Çünkü sevdiğin kişiyi kaybetmek de bir nevi senin için ölümdür. Yaşanılmaz hayatı yaşanılır kılmaya çalışmak için geçecek bir ömür, merhaba! Bundan önce sen ve ben vardık, bundan sonra sadece ben kaldım artık. Bu hayatta bir kişi eksiğim.
Ne hayal ediyorum, biliyor musun? Spot üzerime vuruyor. Sahnede tek başımayım. Bir çift göz beni izliyor. Seyircim sensin. Gözlerimi kapatıp gitarımın tellerine vuruyorum. Sesim dalgalanıyor. Heyecanlanıyorum. Sana olan aşkım beni heyecanlandırıyor. Sahneye ulaşıyor kokun ve sesimle harmanlanıyor. Şarkımı söylüyorum. Benimle uçmak ister misin bu gece? Böylesine güzel bir şarkıyı ben yazmış olmayı diliyorum. Çünkü kelimeler kifayet kazanıyor adeta. Hoşuna gidiyor. Hoşuma gidiyor. Gözlerimi açtığımda yanındayım. Aramızda sadece gitar var. Bu odada sadece sen ve ben varız. Bundan sonra da hep böyle olacak. Sana şarkılar söyleyeceğim. Gözlerinin içine bakacağım. Çünkü onlar aşkla bakıyor bana. Çünkü sesimin dalgalanması kadar güzel aşkımız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder